Hikayemiz

Platon’un ‘hayatta önemli olan en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.’ sözünde olduğu gibi artık kendimize yetmek istedik. Bir inşaat mühendisi ve bir mimar kurumsal hayattan tamamen koparak kendi dünyamızı kurmak üzere çamura bulandık. Hızlı tüketim çağında çamur kendi kuralları içine çekerek bizi yavaşlattı ve İstanbul’un karmaşasında aradığımız huzuru buldurdu. Siz ne kadar hızlı olsanız da çamur her seferinde sabretmenizi, beklemenizi öğretiyor. Çamur, hayatta bize ikinci okul oldu.

2019 yılının başında çamuru işimiz olarak hayata geçirmeye karar verdik ve atölyemizi kurduk, ürünlerin tasarımından, modellerin seçimine, renk skalasından, boyutlara, aklınıza gelebilecek en ince ayrıntıları günlerce haftalarca analiz ettik. Yaptık, bozduk en iyisini bulana kadar sabrettik ve sonunda The Selsius’u hayata geçirdik.

Ürünlerimizin hepsinin kendine ait bir hikayesi var. İsimlerini kimi zaman gezmeyi çok sevdiğimiz bir  şehirden, kimi zaman o şehirdeki favori mekanlarımızdan aldı. Örnek verecek olursak en sevilen modellerimizden Moritz adını, Berlin’de Max und Moritz isimli 1902’den beri hizmet veren bir restauranttan alıyor. Bu koleksiyonumuzdaki 17 üründen sadece birinin hikayesi.

The Selsius bizim için bir Kap’tan fazlası, bu duyguyu herkesle paylaşmak için üretmeye devam ediyoruz.